Hani Mad Men dizisinde hayran olduğumuz o iç mekân mobilyaları var ya işte o iç dizayn yaklaşımı literatürde Midcentury Modern Design olarak geçiyor. Türkçe ifade edecek olursak: Yüzyıl Ortası Modern Mobilya Akımı.
Geçmişle Günümüz Arası Çift Taraflı Yol
Bu akım ilk çıktığı dönemlerden itibaren hayatımızda ufak da olsa yer edinmekte hiç zorluk çekmedi çünkü tüm toplumlarda ailelerden anı biriktirmek, aile büyüklerinin kullanmaktan keyif aldığı eşyaları kendi hayatlarına da eklemek gibi dürtüler var. Elbette ki Midcentury Modern Design akımının egemenliğini ele almasının vakti gelmişti ve bu da vintage yaklaşımların en üst düzey talep gördüğü günümüze denk geldi!
Savaş Sonrası Huzur
Tabii ki fikir çok daha eski, 1933-1965 yılları arasında, özellikle savaş sonrası periyot olarak da adlandırabileceğimiz sürece; mimaride, grafik ve endüstriyel tasarımda yaratıcılığın çok yukarılara tırmandığı döneme denk geliyor. Tahmin edeceğiniz gibi bu akım, savaş sonrasında olan temizlik, rahatlık, huzur, aydınlık ve modern yaşam arayışlarının iç mekânlara yansımasını gösteriyor.
Keza iç mekânlarda artık hüzünlü ve gergin bekleyişler yerine, neşeli konuşmaların yapılması isteniyor. Bu nedenle de iç mekânlarda vakit geçirmenin en rahat ve ferah halini bulma arayışları ortaya çıkıyor. Bu arayışlara da dahi tasarımcılar heyecan verici ürünler ortaya koyarak karşılık veriyorlar. O dehaları anmadan geçmeyelim: Charles ve Ray Eames, Eero Saarinen ve Herman Miller. Günümüz dekorasyon yaklaşımlarında kilit parçaları ortaya koyan bu isimler, tüm dünya toplumlarının oturma odalarına dolaylı da olsa giriş yapmış sayılırlar.
Yuvarlak Masa, Dikdörtgen Komidin ve Yuvarlak Koltuk
Akımdan yeterince bahsettiysek artık sıra geldi bu akımın mobilyalarının özelliklerine! Temiz, sade ve keskin hatlara sahip olan Midcentury Modern mobilyalarının hemen hemen hepsi geometrik şekillerle ifade edilebilir. Bu demek oluyor ki her mobilyayı, bir geometrik şekle eşdeğer gibi görebiliriz!
Tüm mobilyalar canlı renklere sahip olup, siyah ve beyazla kombinlenebilir olmalı. Bu süreçte de savaş sonrası psikolojinin etkilerini görmek mümkün: Hayatın renklerine yer veren ama geçmişi de unutmayan bir anlayış mevcut.
Ürünlerin hammaddeleri arasında plastik ve fiberglasa sık sık rastlanırken, ahşap olarak da Tik ağacı öne çıktığı görülür. Bu ağacın renginin diğer ağaçlara göre daha canlı olması tüm mobilyalara uygun olmasını sağlar. Bu sayede de her ürün birbirinden farklı da olsa uyumu yakalayabilir.
Doğru Seçimler ve Doğru Dekorasyon
Eğer siz de bu dekorasyon yaklaşımına uygun olarak evinizi düzenlemek istiyorsanız, ilk olarak mobilya seçimlerinde sade hatlı ürünlere yönelmeniz işinizi kolaylaştırır. Unutmayın, mobilyalarınızı süslemeye yönelik değil kullanmaya yönelik olarak seçmeniz, evinizi ferah tutmanızı sağlayan en önemli unsurların başında geliyor!
Doğru seçimleri yaptığınız anda evinizde zamansız bir dekorasyon anlayışına yer açmış olup, bununla beraber hem kullanışlı hem de ferah bir yaşam alanı elde edebilirsiniz. Küçük bir hatırlatma: Mağazaları gezmeye başlamadan önce evinizde hangi parçaların nispeten daha eski hatta aile yadigârı olduğunu kontrol etmek size ilham verebilir, sonrasında ise kendinizden ve geçmişinizden izler taşıyan kişisel bir anlayışla dekorasyon sürecine başlayabilirsiniz!